Konya
Parçalı bulutlu
5°
Aksaray
Kapalı
3°
Karaman
Az bulutlu
6°
Ara

Toplumsal gürültüde kaybolan iç sesim

YAYINLAMA:

Özlemek diye başlayacaktım yazıma, sonra dedim ki şiir yazmıyorsun kadın! Ne özlemi?

Gündemdeki konulara dön; enflasyona, pazardaki fiyatlara, altın yükselmiş mi? Gümüşe yatırım tavsiyeleri ne durumda mesela?

Arkadaşımın bu günlerde bir sorunu varmış, kayınvalidesi aile hayatına çok karışıyormuş. Yahu halkımız nereden buluyor bu herkesin hayatına müdahale etme hakkını? Kafalardaki düşünceyi şekillendirmek istiyor, herkesi bir kalıba sokmak, herkesi kontrol etmek istiyorlar. Müdahale ettikçe üstünlük kurduklarını sanıyorlar. Oysa bu otorite çabası, kendi korkularının karanlığından başka bir şey değil. Başkalarının hayatını kontrol etmeye çalışmak yerine kendi zihinsel sınırlarımızı genişletecek şekilde ilerlesek ne güzel olur.

Pazarcı sitem ediyor: "Biz günah keçisi ilan ediliyoruz, bizde suç yok, ürünlerin bize geliş fiyatı bu ağabey!" Ehh size geliş fiyatı bu da beyefendi size gelirken de mi sebze meyveler çürük geliyor acaba?  Böyle hakkında konuşmamız gereken onca toplumsal sorun varken sen kalkmışsın içini sıkıştıran özlemden bahsediyorsun. Olmaz!

Ulaşım projelerine ağırlık verilmiş, malum nüfus ve trafikteki araç sayısı artıyor. Raylı sistemler, banliyö hatları, yapay zekâ destekli yeni uygulamalar. Hepsi hayatımızın yükünü bir nebze alacak ve bir yere ulaşmamızı kolaylaştıracak. Bu arada ulaşım demişken, kavuşmaya gücü yetmeyen ne aciz varlıklarız biz böyle. Sanki yolları uzatan da biziz bekleyişi ağırlaştıran da…

Bir komşumuz ki kendisi çiftçi olur, şikâyet ediyor: “Bu sene ekip biçtiğimiz ürünlerden verim alamadık, ayrıca su sıkıntısı yaşadık. Seneye ekip biçmekle uğraşamam bir daha. Kârı yok bir şeyi yok gidip yorulup geliyoruz." O anlatırken bir yerde koptum ben. Dur dedim içimden, anlatma, ben özlüyorum! Özlerken kavuşmak, hani olmaz ya, olursa diye düşünüyorum, özlüyorum ve odaklanamıyorum…

Aslına bakarsanız şu an pazardan çıkan meyvenin çürük çıkmasını da umursamıyorum ya neyse… 

Havalar soğudu, yolda yürüyorum ve üşüyorum. “Üşüyorum kapama gözlerini” demiş ya Ahmed Arif, bana ise dünya gözlerini kapatmış gibi hissediyorum. Ağaçlar da kurumuş. Gökyüzüne bakıyorum, hava kararmış ve kasvetli. Kulakta kulaklık, bir şarkı çalıyor “Yaman ayrılık”... Sanki sıcak bir evde harıl harıl yanan bir sobanın yanı başında içim ısınana kadar uyursam sarılmak duygusunu karşılayacak gibi.. Ahh, kışın özlemek yasaklansın, ne bileyim kışın özleyen ve özletenler insanlık suçu işlemekle yargılansın. Bir saniye yahu! En son toplum diyorduk, sorun diyorduk nereden geldik yine buralara demişken şimdi fark ettim, yine evin internetine bağlanmayı unutmuşum! Gitti gigabaytlar. 

İşte böyle bazen internetin bitiyor bazen içinde taşıdığın umut. Umut ede ede umut etmemesi gerektiğini öğreniyor insan. Ama sonra bir bildirim geliyor “Yeniden dene” diye. Buna cevaben üslubuma yakışmayan şeyler geçse de içimden, “Hadi be oradan” diye buraya tercüme edebiliyorum sadece. Anlayacağınız her şey kendi yolunda devinip duruyor. Ben de bu hengâmede kendi yerimi bulmaya çalışıyorum. Ve evet, Galileo Galilei'nin dediği gibi “Yine de dönüyor.”

Yorumlar
B
Buraak bey 2 hafta önce
Söylenecek çok söz var ama neyse diyoruz sürekli siz hepsini yazmışsınız
BEĞENME
0
CEVAPLA