Konya
Hafif yağmur
5°
Aksaray
Kapalı
9°
Karaman
Kapalı
6°
Ara

Güç İstenci

YAYINLAMA:

Güç istenci; insan davranışlarını yönlendiren, toplumu hareketlendiren ve bireyleri kendilerini aşmaya iten bir iticidir. Nietzsche'ye göre 'güç istenci' kendini gerçekleştirme dürtüsüdür. Bu dürtü her insanda aynı şekilde ortaya çıkmayabilir. Bazı toplumlarda bulunduğu toplumun değer yargılarına göre kendini dizayn etmesi, varolmak için toplum ölçülerine uymaya çalışmasıyla ortaya çıkar. Kimisinin varolma alanı ise tutunduğu bir olumsuzluktur, farkında olsun ya da olmasın bazıları da bir hastalıkla varolmaya çalışır. Çünkü kendini gösterebildiği alan budur.

FİLOZOFLARA GÖRE "GÜÇ İSTENCİ"

Nietzsche'ye göre güç istenci; etki etmek, üstün gelme arzusu ve kendi potansiyelini gerçekleştirme dürtüsüyken Alfred Adler'e göre: İnsan davranışlarının temelinde aşağılık duygusunu aşma ve üstünlük kazanma çabası olduğu için “aşağılık duygusunu yenme” motivasyonunu güç istenciyle ilişkilendirmiştir.

Güç istencini bireysel bağlamda değerlendirirsek acizlik duygusunun olduğunu görürüz.

Erkeğin ergenlik sonrası, kadının ise olgunlaşmayı fark ettiği andan itibaren kimsenin bizi kurtarmaya gelmeyeceğini fark ettiğimiz o an, kendimizi devlerin arasında yaşayan bireyler olarak görürüz. Aciz varlıklar olarak acziyet duygusuyla güç arayışı içinde, devlere karşı durabilmek için mücadele etmeye başlarız. Hepimizin içinde bir acizlik duygusu vardır, bu da beraberinde güç arayışını getirir. Bunlardan bazıları; fiziksel güç, maddi güç, statü sahibi olmaktır.

Mistik bağlamda ise güç istencini şöyle değerlendirebiliriz: Mistiğe göre hayat, evren, tekamül üzerine kuruludur. Yaşadığımız her şey bize bir şey öğretmek için gelişir. Tekamül rastgele değil kademeleri vardır, bunlardan biri dünya hayatıdır. Ruh tekamülün başında korku aşamasındadır, oradan aşka doğru gider. Mistiğe göre aşkın zıttı nefret değil korkudur. Korku savunma mekanizmasını tetikler, o da saldırı mekanizmasını tetikler ve o da nefret mekanizmasını tetikler. Korku aşamasındaki insan kendini tehlike altında algılar bu da onu güç arayışına iter. Fakat hayatı deneyimledikçe kendisini tanıyıp özüne döndükçe korkularının gerçek olmadığını görüp bundan arındıkça yavaş yavaş aşka doğru yürür, olumsuz duygulardan boşalan yere sevgi ve ilham koyma süreci başlar, dolayısıyla da güç istencine ihtiyacı kalmaz. Mistiğe göre her şey zıttıyla tanımlıdır, insanın güç istenci onun güçsüz olduğunun kanıtıdır "Ben güçlüyüm"  diyen kişilerin aslında güçsüz olduğunu söyleyebiliriz. Güçsüzlük duygusunu bilmiyorsan eğer güçlülük duygusunu da bilemezsin, çünkü zıttı yoktur. Bunlar güçsüzlük duygusuyla boğuşan ezilmemeye çalışan insanlardır.
Güçlüysen gösteri yapmazsın, ruh tekamül ettikçe güç arayışından da uzaklaşır buna bağlı olan gösteriş yapmak, sosyal statü sahibi olmak için mücadele etmek gibi güç ihtiyacından uzaklaşılır. Sessiz sakin bir hayata doğru ilerlerler, yani Mevlânâ Celaleddin Rûmî'nin bahsettiği hiçlik makamına erişir. Mevlânâ’nın düşünce dünyasında hiçlik, ruhun olgunlaşma ve hakikate erme sürecidir. Hiçlik, egonun (nefsin) ortadan kalkması ve kişinin benlik iddiasından vazgeçmesidir.

Kadın-erkek bağlamında

Kadın, içindeki güç boşluğunu karşı cinste tamamlamak ister. Gerçekten güçlü olmak zor ve bazen de faturası ağır olduğu için erkekler bu güç talebine karşı bir taktik geliştirmişlerdir, “Güçlü görünmek.”

İnsan, sevgi ihtiyacı olan bir varlıktır. Sevgi ise korunma kalkanlarını indirmeden olabilecek bir şey değil. Bu yüzden ilişkiler, kolayca ve sıklıkla güç istencinin (ve hatta sadizmin) oyun olanı oluyor. Bir taraf diğerine istediklerini vererek ona kapan kurabiliyor, böylece önce onu elde etmenin, sonra onunla oynamanın, sonra da yüzüstü bıraktığında çekilen acının keyfini çıkarabiliyor. Hatta öyle insanlar var ki bir kurbandan diğerine geçerek hayatlarını bu keyfin üzerine kurabiliyorlar. Geride ise koca bir ordunun hayal kırıklığını içinde taşıyan bir insan bırakıyorlar. İnsanlar içindeki sevginin gücünden bilinçaltına kaçarlar. Sevgiyi hissetmezler veya ondan korkup kaçarlar. Dünyadaki kaos bu sevgiden kaçanların elinden ortaya dökülür.

Filozofların önerisine bakarsak çözümü şöyle özetleyebiliriz: Güçsüzlük illüzyonundan çıkmamız, dolayısıyla güç istenci esaretinden kurtulmamız gerekiyor. O zaman insan ilişkilerinde üstünlük kurma vahametine kapılmayız. Başkalarının hatalarında kendimize güç biçmemiz, başkaları üzerinden egomuzu tatmin edip bundan keyif duymamız, bu keyfi yaşayabilmek için tuzaklar ve oyunlar yaratmamız gerekmiyor. Belki de kısa hayatımızda yapmamız gereken tek şey; kaçırdıklarımızı fark etmek, sevdiklerimizi sevmek ve kalbimizi unutmamaktır.

Yorumlar
Özkan 3 hafta önce
Başarılı yorum
BEĞENME
0
CEVAPLA