reklam
reklam
Konya
Parçalı az bulutlu
14°
Aksaray
Parçalı az bulutlu
8°
Karaman
Açık
13°
Ara

Unutulan gerçek: Din görevlileri laikliğin sigortasıdır

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası, yalnızca bir hatırlatma değil; aynı zamanda toplumun manevi hafızasını diri tutan bir farkındalık haftasıdır. Osmanlı’daki Şeyhülislamlık’tan Cumhuriyet’in Diyanet İşleri Başkanlığı’na uzanan bu süreç, laiklik ilkesinin toplumsal zeminde nasıl korunduğunu da göstermektedir

Bilindiği üzere Osmanlı döneminde Şeyhülislamlık makamı vardı. Bu makam hem fetva verme hem de dinî kurumları yönetme yetkisine sahipti. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, 3 Mart 1924’te kabul edilen 429 sayılı kanun ile Şeriye ve Evkaf Vekâleti (din ve vakıf işlerinden sorumlu bakanlık) kaldırıldı. Aynı kanunla birlikte Diyanet İşleri Reisliği kuruldu. Bu düzenleme ile birlikte din hizmetleri, Devletin gözetimi altına alındı. Ve dinin siyasete alet edilmesinin önüne geçilmek istendi.   

Diyanet İşleri Reisliğinin görevi, İslam dininin inanç ve ibadet esaslarını açıklamak, dini hizmetleri yürütmek ve camileri yönetmekti. Diyanet, Cumhuriyet’in laiklik anlayışı çerçevesinde devletin dini konulardaki düzenleyici ve yol gösterici kurumu haline geldi. Başta cami hizmetleriyle sınırlı olan görev alanı, zaman içinde yaygın din eğitimi, hac organizasyonu, yayıncılık, uluslararası din hizmetleri, toplumsal rehberlik gibi birçok alana genişletildi.

1980’li yıllarda camilerin toplumsal hayatımızdaki önemi ve din görevlilerinin emeğinin görünür kılınması amacıyla özel bir hafta belirlenmesi fikri, Diyanet camiasında gündeme geldi. Bundaki amaç, hem camilerin tarihî ve kültürel değerini hatırlatmak hem de din görevlilerinin toplumdaki rolünü güçlendirmekti.

1986 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilk kez “Camiler Haftası” kutlanmaya başlandı. O dönemde sadece camilerin manevi, kültürel ve sosyal hayattaki yerine dikkat çekiliyordu. 

Birçoğunuzun bildiği üzere Cami; “cem (toplanma, bir araya gelme)" kökünden gelir. “Cami” de “toplayan, bir araya getiren" demektir. 

Camiler bir toplanma yeridir. İnsanlar toplanırlar, namaz ibadetlerini yerine getirirler ama caminin görevi aslında bununla bitmez. İnsanlar toplandıkları bu yerde aslında birbirlerini eğitir ve birbirlerine öğretirler de… Camiler sadece namaz kılınan yer olarak kullanılırsa görevini eksik yapmış olur. Neredeyse her mahallede bulunan camilerde toplanan mahalle eşrafı hem günlük yaşantılarını orada paylaşabilirler hem de mahallelinin kaynaşması için bir ortam yaratılmış olur. 

Bu arada camilerin evsahibi olan din görevlileri 2003 yılında “Camiler Haftası” içeriğine eklendi. Ve 2003 yılından itibaren “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanmaya devam etti. 

İmam-hatipler, müezzinler, vaizler gibi din görevlilerinin de “haftası” olarak camilerdeki bu görevliler de unutulmamış oldu. Ve 2003’ten bu yana 1-7 Ekim tarihleri “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanıyor. 

Şimdi bu yazıyı okuyanlar “nereden çıktı bu yazı” diyebilir. Ama bu haftanın kimsenin dikkatini çekmediği bir takım özelliklerini unutmamak gerekir diye yazıyorum. 

Diyanet çalışanları ve tüm din görevlilerinin bilinmesi gereken en önemli özelliği; Türkiye’de “laiklik” ilkesinin savunucusu ve uygulayıcısı olmalarıdır. Kişiler yanlışa düşebilir, yanlış yapabilir ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez kurumlarından birisi Diyanet İşleri Başkanlığı ve tabii ki onun çalışanları olan din görevlileridir.

Bu kurumun eksikliği, desteğini dış güçlerden alan ve FETÖ olayında olduğu gibi Devleti bile bölmeye kalkan terör odaklarının “dini kullanarak” vatandaşları etkileri altına alan, kendini dini gibi gösterip, aslında dindışı olan tarikat-cemaat vb. yapılanmaları güçlendirecektir. 

Burada din görevlilerine büyük iş düşmektedir. Din görevlileri, hem vatandaşın din konusunda yanlış anlamalarını ve yanlış uygulamalarını açıkça ve mertçe dile getirecek hem de mahallelerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü camilerinde anlatacaklardır.

Şimdi gelecek yorumları tahmin edebiliyorum. Hemen din adamlarıyla ilgili olumsuz eleştiriler sıralanıp, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir partinin “arka bahçesi” durumunda olduğu söylenecektir. 

İşte burada vatandaşa da büyük görev düşmektedir. Bir toplanma yeri olan camilerimizde aynı zamanda, Devlete karşı fikirler gelişmemesi için kontrol mekanizmasını da vatandaş sağlayacaktır.

Devlet kurumlarında zaman zaman görevini kötüye kullanan, istenmeyen şeyleri yapan memurlar olduğu gibi; Devletin bir memuru olan din görevlilerinde de işi layıkıyla yapmayan memurlar olacaktır. İşte mahalleli bu tür durumlarda caminin bir toplanma yeri olduğunu düşünerek bu toplanmalarında o memurun eleştirisini de yapabilecektir. 

Camiler bir siyasetin çalışma evi değildir. Ülkemizde “sağ siyaset camilerde olur da sol siyaset camilerde yer alamaz” düşüncesi çok sığ bir düşüncedir. 

Bunu söyleyince hemen aklıma 2000’li yıllardaki eski Hilton Otelinde KTO’nun verdiği iftar programı geldi. İftarda çorbalar içilmiş ve akşam namazını kılmak üzere katılanlar mescit olarak ayrılan yere geçmişlerdi. Grup grup namazlarını eda ediyorlardı. Bir grup o zaman ilgimi çekmişti. O zamanın CHP Meram İlçe Başkanı imamlık yapıyor ve arkasında bir grupla akşam namazını kılıyorlardı. Bunu o zamanki gazetemde hem haber olarak hem de köşe yazımda belirtmiştim.

Dolayısıyla camilere gelenlerin siyasetinin ne olduğundan ziyade camiyi en işlevsel nasıl kullandıkları çok büyük önem arz etmektedir. 

Benim de bildiğim ve zaman zaman gitmekten de mutluluk duyduğum Hacıkaymak tarafındaki Aliya İzzetbegoviç cami bunun en güzel örneklerinden birini temsil etmektedir. Caminin bir kısmı oturma odası gibi dizayn edilmiş ve orada namaz dışında, insanı ilgilendiren her mesele konusunda çok önemli sohbet ve paylaşımlar yapılmaktadır. Tabii ki bu konuda muhakkak o caminin din görevlilerinin dışında cami dernek başkanı Sevgili İbrahim Günay’ın katkılarını da anmadan geçmemek gerekir. 

Sonuçta 1-7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası bir farkındalık haftası olarak, bence tüm vatandaşların konuya bir de böyle bakmaları gerekliliğini ortaya koyuyor. 

Son olarak Diyanet Sen Konya Şube Başkanı Ali Koç’un “Diyanet-Sen olarak; din görevlilerimizin özlük haklarının iyileştirilmesi, çalışma şartlarının nitelikli hale getirilmesi, toplumsal saygınlıklarının artırılması ve her şeyden önce güvenliklerinin sağlanması için azimle mücadele etmeye devam edeceğiz. Ülkemizin her köşesinde ve dünyanın farklı coğrafyalarında bu kutsal görevi yürüten tüm meslektaşlarımızın daima destekçisi olduk, olmaya da devam edeceğiz.” Açıklamasına da dayanarak toplumun sağlığı için doktor, adaletin tesisi için hukukçu, eğitimin geleceği için öğretmen ne kadar vazgeçilmezse; toplumun manevi bütünlüğü için de din görevlileri o kadar kıymetlidir. Camiler ve Din Görevlileri Haftası vesilesiyle, bu ülkenin manevi iklimini koruyan tüm din görevlilerine yalnızca teşekkür etmek yetmez; hak ettikleri değeri, itibarı ve saygınlığı vermek gerekliliktir. 

Bu bağlamda tüm din görevlilerimizin haftasını kutluyorum.

Dostlukla kalın.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *