Konya Aydınlar Ocağı’nın geleneksel Selçuklu Salı Sohbetlerinin bu haftaki konusu, Türkistanlı mücahit ve âlim Ahmet Hâki İzler oldu. Programda konuşan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, 1975 yılında Konya’da vefat eden ve ebediyete irtihalinin 50. yılı anılan Hâki Efendi’nin hayatını, mücadelesini ve hatıralarını anlattı.
Konevi Derneği salonunda gerçekleşen programda Türkistan coğrafyasının tarihsel sürecine değinerek konuşmasına başlayan Güçlü, “Merkezi Asya denen coğrafya uzun yıllar Türk hâkimiyetinde oldu. Ancak Timur’un torunları dönemindeki iktidar mücadeleleri Türkistan’ın güç kaybetmesine, Rusya’nın ise büyümesine neden oldu” dedi.
“Bir Âlim, Bir Mücahit: Hâki Efendi”
Ahmet Hâki Efendi’nin 1887 yılında Buhara’da doğduğunu ve dinî ilimlerde derin bilgi sahibi olduğunu belirten Dr. Güçlü, “Ortodoks papazlarla tartışmalarda Rusça konuşacak kadar iyi bir eğitim almıştır. Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele eden bir mücahittir. Ancak bölgenin işgali sonrası hicret etmek zorunda kalmış, hakkında idam kararı verilmiştir” dedi.
Güçlü, Hâki Efendi’nin Basmacı Hareketi içinde Enver Paşa ile birlikte mücadele ettiğini hatırlatarak, “Enver Paşa’nın şehadetinden sonra mücahitlerin bir kısmı dağlara, bir kısmı Afganistan’a sığınır. Hâki Efendi ise uzun bir yolculukla Hindistan, İran ve Arabistan üzerinden Türkiye’ye gelir. Ankara’da tanıştığı bir Türk subayının yardımıyla Türk vatandaşlığına geçer” ifadelerini kullandı.

Konya’da Mütevazı Bir Hayat
Konya’ya yerleştikten sonra Köprübaşı Mahallesi Cevizaltı’nda yaşayan Hâki Efendi’nin hem geçimini sağlamak hem de öğrenci yetiştirmekle meşgul olduğunu anlatan Güçlü, “Arapça ve Farsçanın yanı sıra Türkçenin bütün lehçelerine hâkimdi. Konya’nın meşhur hocalarından Tahir Büyükkörükçü’ye Farsça öğretmiştir” dedi.
Hâki Efendi’nin yaşadığı bir olayı da aktaran Güçlü, “Bir gün sarığıyla tuvalete girdi diye onu döven bir grup hocaya, ‘Siz tuvalete girerken kafanızı ve kalbinizi dışarıda mı bırakıyorsunuz?’ diyerek verdiği cevap, onun derin ilmini ve zekâsını gösterir” şeklinde konuştu.
“Hem Mücahit Hem Şairdi”
Dr. Güçlü, Lefkoşa Mevlevihanesi’nde Hâki Efendi’ye ait bir beyite rastladığını da belirterek onun şiir yönünün güçlü olduğuna dikkat çekti:
“Bir göz evinin kapısına Farsça olarak ‘Her ne etsen de beni namerde muhtaç etme. Benim de duam şu: Yâ Rabbi! Beni değil namerde, merde bile muhtaç etme. Sağ gözümü sol gözüme muhtaç etme’ yazmıştır. Bu sözler onun hem tevazusunu hem de hikmetli düşüncesini yansıtır.”
“Konya, Hâki Efendi’ye Vefa Borçludur”
Konuşmasının sonunda Güçlü, “Türklüğün özgürlüğü için verdiği mücadele ve Konya’da yetiştirdiği öğrencilerle Hâki Efendi, bu şehir için büyük bir değerdir. 6 Eylül 1975’te vefat eden Hâki Efendi’nin kabri, Üçler Mezarlığı’nda Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’nin kabrinin yakınındadır. Allah ondan razı olsun” diyerek sözlerini tamamladı.
Konya Aydınlar Ocağı’nın Selçuklu Salı Sohbetleri, bu kez Türkistan mücadelesinin sessiz kahramanlarından birine, Mücahit Âlim Hâki İzler’e vefa durağı oldu.