Azerbaycan Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki Ermeni silahlı güçlerin, son birkaç ayda Azerbaycan ordusunun mevzilerine sistematik şekilde ateş açmasının, arazilere mayın döşemeyi sürdürmesinin, istihkam ve mevzi çalışmalarında bulunmasının gerilimin artmasına neden olduğunu belirterek Bir antiterör operasyonu başlattı. Operasyon Ermeni güçlerinin silah bırakması sonucu Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlandı.
Konuyla ilgili bir çok uzman görüş bildirirken Anadolu da Bugün Gazetesine konuşan Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Sayın Rusya’nın Kafkasya üzerindeki etkisini yitirdiğini belirtti.
Sayın ayrıca şu ifadeleri kullandı:
“Azerbaycan'ın dağlık Karabağ da Ermenistan'a karşı bir zafer kazandığını öncelikle ifade etmem gerekiyor. Tabii bunda hem Rusya'nın Kafkasya'da zayıflayan konumu,
diğer taraftan da Batının Bakü ile olan enerji işbirlikleri ve Türkiye'nin de Azerbaycan’ı desteklemesinin bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Azerbaycan bildiğiniz üzere 30 yıldır krizin devam ettiği Dağlık Karabağ’a yönelik son gerçekleştirdiği operasyonda Ermenistan'a karşı üstünlük sağladı. Bu bölge Azerbaycan'ın topraklarıydı ve yaklaşık 30 yıl önce Ermeniler tarafından işgal edilmişti. Bölgedeki Ermeni ayrılıkçı güçlerin uzun zamandır silahlandırdığı ve birtakım terör faaliyetlerine katıldığı da gelen haberler arasındaydı.” dedi
Sayın ayrıca Azerbaycan’ın gayet iyi bir strateji izlediğini dile getirerek “Bakü'nün Türkiye gibi müttefiklerinin desteğiyle yeniden silahlandırmak için bu durumdan faydalandığını ve bu mimaride de güç dengesinin gelişmeye devam ettiğini de ayrıca ifade etmemiz lazım. Birinci ve ikinci Dağlık Karabağ savaşlarında da Azerbaycan'ın Türkiye’den destek aldığını tekrardan belirtelim. Zira Azerbaycan'ı desteklemek için askeri eğitim ve modernizasyon da dahil olmak üzere adeta tüm araçlar bu süreçte kullanılmıştır.
Rusya'nın 2022 Şubat'ında Ukrayna'da başlattığı savaştan sonra Kafkasya'daki adeta bir ‘polis’ rolünü sürdürmekte zorlandığını görüyoruz. Bu noktada Azerbaycan’ın bu son dönem başarısının altında Moskova'nın zayıflayan bölgesel konumunun da etkili olduğu söylenebilir. Zira Sovyetlerin çöküşünden sonra Rusya bölgenin hamisi konumunda oldu ve bir tür statükoyu korumaya çalıştı. Fakat Moskova, Ukrayna'daki çatışmaya odaklanmış durumda olduğundan Kafkasya'ya yakın ilgisine sürdüremediği ve bu oluşan boşluktan da Azerbaycan'ın istifade ettiğini düşünebiliriz.
Rusya'nın Azerbaycan'a bazı alanlarda daha bağımlı hale geldiği belirtiliyor son dönemde. Bakü'nün İran'la Rusya arasında bir koridor görevi görerek Ukrayna'daki savaş için askeri malzeme transferine olanak sağladığını ve Rusya'nın Batı yaptırımlarının üstesinden gelmesini sağlayan ilkelerden biri olduğunu da ayrıca belirtmemiz gerekiyor. Paşinyan yönetiminin hem Ruslarla arasına bir mesafe koyma arzusu hem de Amerika ile yakınlaşma isteğinin son dönem çatışmalarda böyle bir sonucun ortaya çıkmasında etkili olduğu da söylenebilir. Mevcut uluslararası ortamdan Azerbaycan'ın istifade ettiğini de ifade etmemiz lazım.
Zira Avrupa Birliği ocak ayında Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmak için hatırlayacağınız üzere Azerbaycan ile geniş kapsamlı bir doğal gaz ithalat anlaşması imzalamıştı. Avrupa Komisyonu Başkanı Layen, Azerbaycan’dan gaz ithalatını iki katına çıkaracak yeni bir anlaşmayı duyurmuştu. Her ne kadar bu durum Avrupa Birliği için bir takım eleştiriler alsa da enerji üzerinden Ukrayna savaşı esnasında yaşanan enerji krizinden hareketle Bakü'nün enerji politikalarında üstün konuma gelmesi böyle bir uluslararası ortam rahatlığı beraberinde getirdiğini ayrıca ifade edebiliriz. “ ifadelerini kullandı.
Sayın şu değerlendirmelerde bulundu:
“Avrupa’dan beklentiler genellikle Ermenileri desteklemek yönünde; fakat Avrupa’da ibreler enerji krizi dolayısıyla Bakü'ye dönünce Avrupalılar, hem Azerbaycan Ermenistan arasında yaşanan bu çatışma sürecinde sessiz kalmayı tercih ettiği gibi gaz ve petrol pazarlığı noktasında elini biraz daha güçlü konumda bulundurduğu için Azerbaycan'ın tepkisini çekmemeyi amaçladığını ayrıca görmemiz gerekiyor. Tabii Ermenilerin yıllardır devam ettire geldiği çatışmacı, anlaşma taraftarı olmayan ve uzlaşmazlık güden siyasetinin de bu soncun alınmasında etkili olduğunu ifade edebiliriz.
Karabağ Azerbaycan’dır; yani Azerbaycan’ın topraklarıdır. Bunu hem Türkiye olarak ifade ediyoruz hem de uluslararası kamuoyunda bulunan gerçekliğin günden güne kabul edildiğini görüyoruz. Karabağ'daki ayrılıkçı Ermenilerin bu bölgenin Azerbaycan'a ait olduğunu kabul etmeyi reddettiğini görüyoruz. Bundan hareketle de sahadaki güç değişiminin Dağlık Karabağ konusunda uzun süredir devam eden açmaza bir çözüm getirebileceğini son yaşanan gelişmeler çerçevesinde belirtebiliriz. Tersi bir okuma ile Karabağ'ın Azerbaycan'ın tamamıyla kontrolüne geçmesi Karabağ'da yaşayan Ermenilerin lehine bir sonuç ve gelişme olarak da gerçekleşebilir. Bu noktanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Zira Azerbaycan’ın insani hassasiyetleri daha çok göz önünde bulunduracağını öngörüyorum.
Kimi muhalif yazarlar Dağlık Karabağ Ermenilerini ölüm ve sürgünlerin beklediğini söylüyor. Çünkü bahsettikleri şey Ermeni karşıtı ırkçı nefretin var oluş nedeni olduğu bir ülkede bir Ermeni’nin yaşamasının imkansız olduğu yönünde görüşleri bulunuyor. Bense böyle olacağını düşünmüyorum. Belki bir takım yerden edinmeler yahut sürgünler söz konusu olabilir, ama Ermenilerin hem vaktiyle Azerbaycanlılara hem de Azeri Türklerine yaptıkları gibi böyle bir yok ediş ırkçı ve katliam hadiselerinin gerçekleştirmesinden ziyade bir takım popülasyonla/nüfusun yer değiştirmesiyle ilgili çalışmalar yapılabilir. Ama bu konuda özellikle Ermeni iddialarının söz konusu olduğu Dağlık Karabağ'da bir etnik temizliğin yaşanabileceği yönünden konuya baktığımız zaman böyle bir etnik temizliğin mümkün olmadığını söyleyebilirim.
Tabii son operasyonla Azerbaycan ordusu yaklaşık olarak yüz yirmi bin Ermeni barındıran Dağlık Karabağ'ı yirmi dört saatte teslim aldı. Bundan sonra ne olacağı konusu da hem bir endişe kaynağı olarak duruyor hem de eleştirel bir süreç olarak da gelişiyor. Dağlık Karabağ'da dahil olmak üzere hem Ermenilerin durumu hem de Ermenistan'ın mevcut durumu açıkçası son derece içler acısı bir konumda. Ülkede yoksulluk, fakirlik, sefalet; bir taraftan da yolsuzluklar yaşanıyor. Böyle bir ortamda böyle bir çatışma süreci hem Ermenistan'ın kendini gözden geçirmesinin yolunu açabilir ya da bir kalkınma hamlesi başlatabilir. Belki bu süreçte hem Dağlık Karabağ'dan hem de Ermenistan'dan göçler yaşanması ihtimali de söz konusu olabilir. Ama bu durumun da Ermenistan'ın ve Ermenistan'ı destekleyen Batılıların bir sorunu olduğunu düşünüyorum.
Karabağ toprakları, 30 yıldır işgal altında. Ermeniler bu toprakları Azerbaycanlı kardeşlerimizden işgal ederek aldılar ve şu anda kendilerinin iddia ettikleri gibi aslında Ermeniler bizzat etnik temizlik çalışması yaptılar. Bu topraklara bir geri dönüş öngörülüyor ve haliyle bundan da oranın bir takım Ermeni haklarının etkilenmesinin söz konusu olabileceğini ifade edebiliriz. Tabii bölgede yeni başlayacak süreçte ayrılmalar zorlama olmasa da gerçekleşecek gibi, ama kalmaya yönelik olarak Ermenilerin pek istekli olamayacağını da söyleyebiliriz.
Ermenistan popülist bir siyaset takip ediyor. Uluslararası kamuoyunda Ermeni milliyetçiliğinin kontrolünde Ermenistan bir takım eylemler içinde olduğu göz önüne alındığında, Dağlık Karabağ Ermenilerinin istikballerine yönelik net vaadi ve kalkınmacı bir yaklaşımın ve perspektif de yok görünüyor. Bundan hakaretle Ermenilerin atacağı en önemli adımların başında ‘sözde soykırım’ iddialarını bir kenara bırakarak Türkiye ile topyekûn bir barış sürecinin başlaması, sınır ticareti ve kapıların açılması; hem hava trafiği hem kara trafiğinin başlatılarak finansal ve ticari yönden Ermenistan'ın kalkınma hamlelerine başvurması ve beraberinde de uluslararası kamuoyunun daha çok ticaret ve finansal yönden Ermenistan'a yatırım yapmasını sağlaması veya buna dair bir çağrıda bulunması… Ermenistan'ın geleceği açısından bu adımların son derece önemli olacağını düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Aliyev, Karabağ Ermenilerinin “artık nihayet rahat nefes alabilecekler”ini söylediğini hatırlayalım. Bu tez Ermeniler tarafından çok fazla kabul görmese de Azerbaycan’ın Karabağ Topraklarında bir barış ve huzur iklimini inşa edeceğinden kuşku yok. Özetle; geçtiğimiz hafta 1 günde tamamlanan operasyon, Karabağ meselesinin nihayete erdirilmesi için yapıldı. Geldiği süreç itibariyle büyük oranda başarılı görünüyor, ama barış müzakerelerinde bir tıkanma yaşandı taraflar arasındaki görüşmelerde. Kuvveti muhtemel, Rusya, ABD ve Türkiye'nin arabulucukların da nihai bir çözüme yaklaşıldığını düşünüyorum. Bundan dolayı da kardeş Azerbaycan ve halkına hayırlar ve iyilikler getirmesini ve Karabağ'ın sonsuza dek Azerbaycan’ın topraklarının içinde müseccel kılınmasını temenni ediyorum. Çatışmalarda şehit olmuş Azerbaycanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet, kalanlara şifa ve sabır dilerim.”