Hasan Hüseyin GÜLCAN

Hasan Hüseyin GÜLCAN

Vefa’mı dediniz?

Vefa’mı dediniz?

 

Son dönelmede yazdıgım yazılardan dolayı çevremden olumlu veya olumsuz bir çok tepki aldım. Ama anladım ki bazı insanları boşu boşuna adam yerine koymuşuz.

 

Hani hep derler ya ‘Vefa sadece İstanbul’da bir semt adımı’ diye… Vefa, elbette sadece İstanbul’da bir semt değil…

 

İnsanı birbirine bağlayan, birbirine güven duyuran, hastalıkta, sağlıkta; iyi ve kötü günde yalnız bırakmayan bir duygudur da aynı zamanda VEFA…

 

Bazen, incinen… Bazen, alınganlık gösteren… Bazen, insanın iç dünyasında hırpalanıp sorgulanan… Bazen, yaralanan ve kaybedilen bir duygudur VEFA…

 

Kaybolduğunda da insanı sükûtu hayale uğratan, üzen, kahreden, yine de kahroluşuna sebep olanlara sırf  VEFA’nın vefalılığından dolayı ses çıkaramayan…

 

Türk Dil Kurumu VEFA’yı Sevgiyi sürdürme, sevgi ve dostluk bağlılığı diye tanımlıyor. Çevremde gördüğüm bu kadar çok olumsuzluğun yaşanmasında demek ki diyorum, ‘Hiç birimizde dostluk ve bağlılık yok’ galiba… Ya da ‘Bir tarafta var ama diğer taraf bunu görmüyor’ diyorum…

 

Bir yanı eksik olunca Vefa’nın; eksik olan yanı üzülüyor, inciniyor, incitiyor, sızlatıyor insanın eksik kalan yanını… Karşı taraf sağır ve dilsizleştikçe, vefayı unutup, yerine başka şeyler koydukça erim erim eriyor Vefa, kendi içinde…

Sonra da kaybolup gidiyor…

 

Ne kadar mücadele verilirse verilsin, tek taraflı olamıyor vefa… Tek taraflı sevgi olmayacağına göre… Tek taraflı dostluk ve bağlılık olmayacağına göre… Tek taraflı vefa da olmuyor ve kopup ayrılıyor diğer tarafından… Acıtarak, sızlatarak, belki de ağlatarak…

Bunun adına bir taraf ‘Vefasızlık’ diyor, diğer taraf hiç umursamıyor, ‘Ad’ bile koyamıyor…

 

Günümüzde değişen ve yozlaşan insan ilişkilerinde belki de en çok sarsıntıyı vefa yaşadı…

Kimi zaman şiddeti 7’leri buldu… Kimi zaman 9-10’lara çıktı da yok etti kendi kendini…

Ve kaybolunca Vefa, daha doğrusu vefasızlık baş gösterince; ne pişmanlıklar ne keşkeler ne üzüntüler bir anlam ifade ediyor…

 

Elimizden uçurup kaçırıyoruz ‘Vefa’yı ve içinde sakladıkları bütün güzellikleri…

Dostluğu… Özveriyi… Dayanışmayı… Yardımlaşmayı… Paylaşmayı…

Vefayı kaybederken, onları da kaybedip gidiyoruz…

 

Bir zamanlar etrafınızda olup da ‘Vefasızlık’ sonrasında kim bilir kaç değerimizi, dostumuzu, yoldaşımızı, candaşımızı kaybettik, ya da onlardan uzaklaştık… Kimi zaman, hiç nedensiz olarak yaptık bütün bunları kimi zaman binlerce neden sayarak… Ve kaybedişimizde de uzaklaşışımızda da bir türlü dinmeyen ve küllenmeyen ?vefa?nın sızısını hep içinizde yaşadık…

 

Siz bunu açığa vurmasanız da kendinize inkâr edemezsiniz ki? Galiba vefa; kaybedildiği zaman, yokluğu hissedildiği zaman bir değer olduğu, önemli olduğu anlaşılıyor…

Birlikteyken sanki bir taraf diğer tarafa mecburmuş gibi algılıyoruz…

 

Belki de birçoğumuz Vefa’yı, Hâlâ İstanbul’da bir semt olduğunu sanıyoruz…? İstediğimiz zaman uğrayabileceğimiz…Yazık! Hem de çok yazık.

 

Biz bir şey kaybetmiyoruz. Siz sadece insanlığınızı kaybediyorsunuz, değerinizi kaybediyorsunuz…

 

İyi tatiller…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Hüseyin GÜLCAN Arşivi
SON YAZILAR