Ali Sait Öğe

Ali Sait Öğe

Hay sizin çarkınıza emi…

Hay sizin çarkınıza emi…

Son günlerde hangi işyerinin önünden geçersem geçeyim, gözüme ilginç bir demir parçası takılıyordu. Dikkatli bakınca okuduğum yazı ilgimi çekti.

'Stres Çarkı' geldi fiyatı şu kadar!

            Özellikle yaşları neredeyse 13-14 bile olmayan yüzlerce çocuğun elinde sözüm ona çocuğun stresini (!) atacak olan bilyeli bir demir parçası. Neymiş efendim çocuk stres atıyormuş!

Nereden çıktı bu şimdi? Kim icat etti? Bunu piyasaya sürerken amacı neydi? Bu demir parçası dünyada başka hangi ülkelerde kullanılıyordu? Bileniniz var mı? Yok!

            Peki, bizim ülkemizde bu tür safsatalar piyasaya sürülürken, veya bu ürünün patenti, üretim izni alınırken hiçbir yetkilinin dikkatini çekmedi mi bu ürün.

            Demediler mi, "Bu ne kardeşim? Bunu hangi akla icat ediyorsun, kimlere satacaksın, en çok hangi yaş gurubunun dikkatini çekmeye çalışıyorsun" diye hiç mi araştırma yapılmadı, hiç mi düşünülmedi.

            Evet, bu saçmalığı en çok kimler kullanıyor? Ne yazık ki yukarda da belirttiğim yaş gurubunda ki çocuklar.

            Öyle ya büyük insanlar bunu niye kullansın da. Aklı başında olan bir kişi strese girdiği zaman ne yapacağını bilir. Ya 'Ya Sabır' der tesbih çeker, ya 'La Havle' çeker. Bu ne idüğü belirsiz demir parçasına niye teslim olsun ki!

            Ama çocuklar, gençler öyle düşünmez. Niye? Çünkü sürekli birileri tarafından kendilerine empoze edilmeye çalışılan tuzaklara düşmeye en uygun kesim de ondan.

Bir düşünsenize 10'lu yaşlarda bir çocuğun elinde çark. Ne yapıyorsun? Stres atıyorum!!!

            Ya çocuk! Bırak bu stres çarkının sende ne işi olduğunu, ya sende daha o yaşta o stresin ne işi var? Neyin derdini çekiyorsun  çocuk?

            Hangi çocuğunun geleceğini, eğitimini, geçimini düşünüyorsun, hangi evi barkı geçindiremedin de strese giriyorsun? Ne derdin var da sözüm ona o stresten çıkmak için o para tuzağı hain güçlerin oyuncağı olan demir parçasından umut bekliyorsun?

            Bizim çocukluğumuzda bırakın stres çarkını stres mi vardı ya Allah aşkınıza bir düşünün?

            Geleneklerimizi yok eden çocuklarımızı, gençlerimizi adım adım umutsuzluğa götüren, bu tür tuzaklara göz yuman idarecilerimiz büyüklerimiz bunu hiç mi  düşünemediler acaba?

            Kendilerinin çocukluklarında stres çarkı mı vardı da bu gün bunlara izin veriyorlar.

Ya bırakın Allah aşkınıza… Gençlerimizin özellikle çocuklarımızın üzerinden oynanan bu oyunları artık bir görün.

            Çocuklarımızı önce fast food denilen ve Yüksek tansiyon, Obezite, Bölgesel yağlanma, Sinirlilik, Hırçınlık, Kemik Erimesi Riski, Gelişim bozukluğu gibi yüzlerce hastalık sahibi yapan ve batı kültürü olan Fast Food'a alıştırtırdılar. Kimsenin sesi çıkmadı.

            Televizyon dizilerinden denetimsiz ve amacının dışında kullanıldığı zaman her türlü rezaletin ve tuzakların yuvası olan internet yüzünden geleneklerimize, kültürümüze hiç uymayan onlarca zararlı alışkanlıklar ile çocuklarımızın hayatlarını mahvettiler kimsenin sesi çıkmadı.

            Daha 15 yaşına gelmeden hatta üzülerek takip ediyoruz daha alt sınırlarda sigaraya, içkiye hatta uyuşturucuya alıştırıldılar kimse önemsemedi.

            Eeee, çocukların bu şekilde yetişmelerine sebep olanların gün gelip aynı çocukların ellerine bu gün stres çarkı yarın sigara, daha sonra uyuşturucu silah verilmesi de kaçınılmaz oldu değil mi? Acı ama gerçek!

            Ya ben bırakın bizim ebeveynlerimizi sadece kendi çocukluğumuzun birkaç olmazsa olmazından bahsetmek istiyorum. Bizde stres yoktu ki çarkı olsun.

            Topaç vardı. İçi çamurla doldurulmuş Gazoz Kapakları vardı. Çelik Çomak vardı. 5 Taş vardı. Harman Biç vardı. Misket vardı. Daha neler neler vardı. Her şey vardı da bir Stres yoktu hayatımızda.

            Oyun oynamak için kimse bizi engellemezdi. Annelerimizin tek şartı vardı, 'Hava kararmadan evde olacaksın!'

Fast Food da yoktu Obezite de!  Bunun yerine evde yapılan ve yarım ekmeğin arasına sürülen salça vardı.

            Dilim ekmeğin üzerine sürülen yoğurt ve üzerine dökülen toz şeker vardı.

Bolca tatlılar, tereyağlı ekmekler yiyor, gerçek şekerli içecekler içiyorduk ama hiç kilo almıyorduk.

            Arkadaşlarımızla tüm yiyeceklerimizi paylaşıyorduk bir bardaktan gazoz içiyorduk oyun oynarken şiddetli bir rekabete giriyorduk ama kaybettiğimiz zaman bırakın strese girmeyi küsmezdik bile birbirimize.

            Oyun oynarken düşen dizi, dirseği yara bere içerisinde çocuklar vardı. Komşuların dut ağacından düşüp kolunu kıran, top oynarken çelme takıldığı için düşüp bileğini büken, güreş tutarken dişi kırılan çocuklar vardı.

            Ama kavga yoktu, birbirimize bıçak çekmek yoktu,

Akşam eve girdiğimiz zaman özellikle dirseklerimizde, dizlerimizde yarayı bereyi gören ana babalar da hiç strese girmiyordu.

            Hatta bunun için birbirlerini mahkemeye vermiyorlardı.

Çünkü çocuk olmanın en doğal kanunu idi bu ve bundan sadece kendimiz sorumluyduk. Onun için strese filan da girmezdik.

            Peki, şimdi ne oldu da çocuklarımız daha bu yaşlarında ellerinde sözüm ona STRES ÇARKI ile dolaşmaya başladı?

            Veya hayatlarında neler oldu da bu yaşta STRESE girdiler.

Bırakın bu STRES ÇARKI denilen saçmalığı o yaşta o çocukta nasıl STRES olur diye araştırma yapılması gerekmez mi?

            ÇARKIN değil de STRESİN neden geldiği düşünülmesi gerekmez mi?

Tüm bunlar için yukarda ki başlığı kullandım. Hay sizin çarkınıza emi…

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Sait Öğe Arşivi
SON YAZILAR