#KöşeYazısı KONYA’NIN FÎ TARİHİ- 47 Yazar: Mehmet Gündoğdu

Teknoloji ve günlük hayat koşullarının hay- huyu içinde unutulup gitmiş oyunlarımızdan birkaçı daha bu yazıda yer alıyor

#KöşeYazısı KONYA’NIN FÎ TARİHİ- 47 Yazar: Mehmet Gündoğdu
Yayınlanma:

Bu oyunlar televizyon ve cep telefonlarının olmadığı dönemin en kral oyunlarındandır.

Oyun oynamanın hem çocuklar hem de büyükler için büyük yararları var. Her şey bir yana, oyunlar hoş zaman geçirme ve hoş zaman geçirirken zekâyı çalıştırmanın en kestirme yoludur. Yararlı ve masum oyunları kumar aracı yaparak, oyuncuların birbirlerine maddi ve manevi zararlar vermeleri elbette hoş değildir. Ben bu oyunları anlatırken; okuyuculara, kumarın zararlı olup özenilecek bir şey olmadığını anımsatmış olayım. Unutulmuş ya da unutulmak üzere olan oyunların yeniden canlandırılması mutlaka yararlıdır. Her şeyden önce çocuklarımızı, gençlerimizi ve yetişkinlerimizi teknoloji bağımlılığından kurtarmak için bu oyunları canlandırmak çok yararlı olacaktır. Yediden yetmişe çoğunluk televizyon karşısında, cep telefonlarıyla gününü- gecesini geçiriyorsa durup bir iyice düşünmelidir.

 

DOKUZTAŞ OYUNU

İki kişi tarafından oynanır. İç içe geçmiş ve ortaları çizgilerle bölünmüş üç kare çizilir, dokuzar taşla oynanır. Amaç; her oyuncunun kendi taşlarını yan yana getirip üçleyerek karşı tarafın bir taşını almasıdır. Oyunculardan birisinin iki taşı kalıncaya kadar oyun devam eder.

Birinci oyuncu ilk taşını çizgilerin kesişme yerlerinden birine koyar, ikinci oyuncu da taşını koyarak dokuzar taş konulup hamleye hazır hale getirilir. Sırası gelen oyuncu taşını aynı sıradaki bir noktadan bir noktaya oynatmak zorundadır. Oyunca üç yöne taşını oynatabilir, geriye taş oynatılmaz. Üçtaşını aynı sıraya getirebilen oyuncu karşı tarafın önemli bir taşını alır. Taşını üçleyen oyuncu üçlüsünü bozup yeniden üçleyebilir. Bir oyuncunun üç taşı kalmışsa, istediği şekilde, istediği yere koyup oynayabilir.

Oyunun süresi önceden kararlaştırılmamışsa, iddialı bir oyun saatlerce sürebilir. Dokuztaş oyunu köylüden kentliye, çocuktan yetişkine kadar her kesimde oynanır. Daha çok bir araya gelen çobanlar, eli boş köylüler ve esnaflar tarafından oynanıp çok sevilen ve iddiası olan bir oyundur.

 

ÜÇTAŞ

Bu oyun iki kişiyle ve üçer taşla oynanır. Oyun için büyükçe bir kare çizilip dikey çizgilerle dörde bölünür. Amaç oyuncunun kendi taşlarını yan yana getirip üçlemesiyle biter. Üçtaşını aynı sırada üçleyebilen oyuncu kazanır ve yeni bir oyun başlar. Bu oyunda en önemli nokta tam ortadaki taşı mümkün olabildiğince orada tutmaktır.

 

DOMİNO

Bugün pek oynanmayan ve oyun salonlarında da unutulmuş bir zekâ oyunudur. Eskiden uzun kış gecelerinde ve ramazan gecelerinde en çok oynanan oyunlardandı. Yaşı en az 50 olanların çok iyi bilip oynadıkları bu oyun kahve oyun salonlarında da oynanırdı. Köylerde eskiden iskambil oyunları oynamak pek hoş karşılanmadığından genellikle domino oynanır, domino oynamak günah sayılmazdı. Bu yüzden olsa gerek köylerde ve şehirlerde pek çok oynanırdı.

Bu oyun üzerinde beyazdan ( yani noktası olmayan taş) altıya kadar nokta olan iki uçlu 28 taşla oynanır. Her taş serisinden yedişer tane vardır. Elinde 6-6 taşı olan oyuna başlar. Oyuncuların elinde 6- 6 yoksa elinde çift tarafı aynı en yüksek değerli taşı olan oyuna başlar. Amaç ortaya atılan taşın her iki ucundan birine aynı noktaların eşi olan taşı koyabilmektir. Oyun bittiğinde elinde taşı kalan oyuncunun taşları nokta- sayı değerlerine göre sayılıp oyuncuya ceza olarak yazılır. Yalnızca üstünde nokta olmayan ve beyaz denilen taşın sayı değeri 20’dir. Öteki taşlar üzerlerindeki noktaların sayıncadır. Bu oyunda sayısı en çok olan oyuncu partiyi kaybetmiş olur.

Aynı seriden yedinci taşı atan oyunu bağlamış olur ve oyunun devamının önü kesildiğinden her oyuncunun elindeki sayı karşı oyuncuya yazılır.

Oyuna önce dörder sonra da üçer taş olmak üzere yedişer taş dağıtılarak başlanır. Kalan taşlar yüzleri kapalı bir şekilde sıralanır. İlk hamlede yerden taş çekilmez. Her oyuncunun sırası geldiğinde yerden bir taş çekerek yerdeki açık taşa uyan bir taşı taşın uygun bir ucuna koyar. Yerde devam eden sıraya uygun taşı bulunmayan oyuncu uygun taşı buluncaya kadar yerdeki kapalı taşlardan taş çeker. Taş çeken oyuncu uygun taşı bulamazsa oynama sırası karşı tarafa geçer. Yerden uygun taşı çekemeyen oyuncunun el sırası karşı tarafa geçtiğinde karşı taraf rakibinin elinde olmayan taşlarla oyunu tamamlayabilir ya da elindeki sayıları en aza indirebilir.

 

YÜZÜK BULMACA

Bir tepsi üstüne dizilen fincanlardan birinin altına saklanan yüzüğün ilk veya son denemede bulunması esasına dayanan bir oyundur. Oyunda kişi sayısı sınırlaması yoktur. 6 ya da 12 fincanla oynanır. Fincan yerine saydam olmayan küçük bardaklar, özel yapılmış teneke külahlar, içi oyulmuş kuru ceviz kabukları da kullanılabilir. Yüzük bulunmazsa çakıl, renkli boncuk gibi şeylerde yüzük yerine geçer. Çocuklar ve yetişkinler tarafından sevilerek oynanan bir oyundur. Oyunculardan birisi arkasını dönerek tepsi üstündeki fincanları ya da fincan yerine kullanılan gereçleri ters çevirerek birinin altına yüzük ya da yüzük yerine geçen bir şeyi saklar. Karşı oyuncu ilk ya da son denmede yüzüğü bulursa karşı tarafa 12 sayı yazılır. Yüzük bu iki denme dışında bulunursa denenmeyen yani tepside bulunup açılmayan fincanların sayısı kadar sayı karşı tarafa yazılır. Bu oyunda sayısı fazla olan kaybeder. Oyun bittiğinde yenilen tarafa komik cezalar verilebildiği gibi, ciddi cezalar da verilebilir.

 

EL ÜSTÜNDE KİMİN ELİ VAR?

Daha çok çocuklar tarafından oynanan bir oyundur. Oyuncu sayısı 4-5 kişi olabilir. Oyuncunun birisi ebe olup diz üstü oturarak başını yere değdirir, elleriyle de gözlerini kapatır. Öteki oyuncular ellerini yumruk yaparak üst üste ebenin sırtına koyarlar. Oyuncular ebeye sorarlar; “elin üstünde kimin eli var?” Ebe oyunculardan birisinin adını söyler. Bildiyse ebelikten kurtulur, en üstte eli olan oyuncu ebe olur. Ebe en üstte kimin eli olduğunu bilemezse, oyuncular “davul mu- zurna mı?” diyerek ebeye sorarlar. Ebe davul derse oyuncular hep birlikte ebenin sırtını yumruklarlar. Ebe zurna demişse, oyuncular ebeyi ya gıdıklarlar ya da tırmalarlar. Böylece oyun sürüp gider.

 

ÇÖP ALMACA

Kibrit çöpleri ya da özel olarak yapılmış çöpler, kibrit kutusunun dış kabı içine dikine yerleştirildikten sonra sallanarak yer atılır. Üst üste yığılan çöplerden biri yardımıyla karışık çöpler birbirlerine değdirilmeden toplanır. Oyuncuya her sıra gelişte oyuncu yalnızca bir hareketle çöpü almak zorundadır. Almak istediği çöpü yanındaki çöplere hiç değdirmeden alamayan oyuncunun oyun sırası karşı tarafa geçer. En sonunda en çok çöp toplayan oyuncu kazanır ve oyun yeniden başlar.

 

 

++

 

Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayın

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.